Galatasaray, Trabzonspor’u Nasıl Yendiğini Açıkladı

Galatasaray’ı takdir etmemek mümkün değil. Şampiyonluğun zirvesinde olan ve güneşe uzanan bir dağ gibi tek başına duran bir takımın, zaferin parıltısını gördüğü halde hâlâ ateşle, tutkuyla ve disiplinle sahaya çıkması, modern futbolun nadir erdemlerinden biri.

Sarı-Kırmızılı ekip, zirve sarhoşluğuna kapılmadan, her maça final ciddiyetiyle yaklaşarak formanın kutsallığına duyduğu saygıyı bir kez daha kanıtladı. Trabzonspor karşısına en güçlü on biriyle çıkması, bu ciddiyetin ve tutkunun bir göstergesiydi.

Üstelik dört gün sonra tekrar Trabzonspor ile Türkiye Kupası finalinde karşılaşacak olmasına rağmen, Galatasaray’ın bu kazanma ruhu adeta bir değerler manifestosuydu.

Trabzonspor ise, kaderini Çarşamba gününe saklayan bir savaşçı gibi görünüyordu. Avrupa umudunu, Zubkov ve Banza gibi en keskin kılıçlarını finale saklayarak korumaya çalıştı. Kupayı kazanarak kıtaya açılma hayali ile ligdeki mücadelesini stratejik bir akıl oyununa dönüştürdü.

Ve bu stratejik akıl, ilk yarıda Galatasaray’a zorluklar yaşattı. Özellikle Edin Visca’nın hücum organizasyonları, Galatasaray savunmasını dar geçitlerde boğmaya çalıştı. Üç net gol fırsatı, bir direk ve Fernando Muslera’nın ellerinde eridi.

Ancak ikinci yarıda dengeler değişti. Galatasaray kendini adeta yeniden inşa etti.

Orta sahada daha güçlü bir şekilde bastı, hücumlarını çoğaltarak etkinliğini artırdı.

65. dakikada Lemina’nın şutu direkten döndü, 66’da Abdülkerim Bardakcı ile kilidi açmayı başardı. 84’te Morata’nın golüyle zaferi pekiştirerek maçı 2-0’la tamamladı.

Şampiyonluğa doğru ilerleyen bir takımın gururu bu.
Haftaya Kayserispor maçında alınacak bir puan bile mutlu son için yeterli olacak.
Şampiyonluk ufukta parlıyor fakat yolculuk, zafer kadar değerli. Çünkü asıl erdem, zirveye çıkarken değil, zirvedeyken nasıl durduğunuzda saklıdır.
Galatasaray’ı kutlamak gerekiyor.