reklam
reklam
DOLAR38,7522% 0.36
EURO43,6881% 0.29
STERLIN51,6594% 0.47
FRANG46,6276% 0.43
ALTIN4.156,50% 1,28
BITCOIN102.964,381.841
reklam

Öğretmen Dostu Okullar Projesi: Mutlu Öğretmen, Mutlu Öğrenci

Yayınlanma Tarihi : Google News
Öğretmen Dostu Okullar Projesi: Mutlu Öğretmen, Mutlu Öğrenci
reklam

Bugünkü söyleşimizde, eğitimci ve yazar Osman Koç ile öğretmenlerin çalışma koşullarına dair şimdiye kadar ele alınmamış, somut ve uygulanabilir bir projeyi tartışıyoruz.

“Eğitim alanı, geleceğimizi emanet ettiğimiz nesilleri yetiştirdiğimiz yerdir; bu alan, ülkemizi küresel rekabete, çağın gereksinimlerine ve insani gelişmeye hazırlayan temel bir zemin oluşturur.” diyor Koç.

“Üzülerek belirtmeliyim ki, eğitim sistemimiz son elli yıldır çözülmesi gereken yapısal sorunları hala aşamamıştır. Eğitim fakültelerinin sahada etkili öğretmenler yetiştiremediğini, öğretmenlik mesleğinin yeterince itibar görmediğini, bazı vakıf ve oluşumların eğitim süreçlerine aşırı müdahale ettiğini, müfredatın kasıtlı bir şekilde çağın gerisinde kaldığını, okul ortamlarının hijyen ve pedagojik açıdan yetersiz olduğunu ve tüm bu olguların altında çeşitli niyetlerin yattığını tartışmaya devam ediyoruz.”

Bugün hala neden eğitimde arzulanan başarıyı yakalayamayız?

Çünkü eğitim sisteminin merkezinde olması gereken öğretmenler, uzun zamandır göz ardı edilmektedir. Öğretmenin mutlu, huzurlu ve üretken olması, eğitimin tüm paydaşları için temel bir koşulken; öğretmenler çoğu zaman yalnız, yıpranmış ve değersiz hissediyorlar.

Peki bu durum yalnızca öğretmeni mi etkiliyor?

Hayır, kesinlikle hayır. Eğitim bir bütündür. Mutlu öğretmen, mutlu öğrenci demektir. Öğretmenin kendini güvende hissetmediği, gelişim için alan bulamadığı ve değer görmediği bir okul ortamında öğrencinin gelişmesi, merak etmesi ve potansiyelini keşfetmesi mümkün değildir. Eğitim ortamı sadece bilgi değil, aynı zamanda duygu ve insan ilişkileri ile şekillenir.

İnsani ve profesyonel gelişim, öğretmenlerin en çok ihtiyaç duyduğu bir gerçektir.

Çözüm nerede? Neyi farklı yapmalıyız?

Geldiğimiz bu aşamada, bir öğretmen, temel ihtiyaçlarını karşılamakta büyük zorluklar yaşarken, planladığımız “Öğretmen Dostu Okul Projesi” hayali bir plan gibi görülebilir. Öğretmenlerimiz mesleki ve sosyal açıdan zor dönemlerden geçmektedir.

Çağdaş bir eğitim kurulmasından uzak bir şekilde açılan birçok eğitim fakültesi, öğretmen sayısı ve nitelik açısından önemli bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Atanmayı bekleyen yüzbinlerce öğretmen, bugün açlık, umutsuzluk ve geleceksizlik hissi içerisindedir.

Oysaki beklenen tek şey “İnsanca Yaşamak İsteği”dir!

Üniversite eğitimi tamamlayarak öğretmen unvanı alan yüzbinlerce genç, öğretmenlik yapamadan ekmek için mücadele veriyor. Karşısında KPSS ve mülakat gibi engeller durmaktadır.

Ayrıca şimdi de “Öğretmen Akademisi” gündemde.

Dört yıllık lisans eğitimi öğretmenlik için yetersiz midir?

Lisans eğitimini kim sunmaktadır ki yetersizdir? Dört yıl boyunca, eğitim fakültelerinde verilen öğretmen yetiştirme eğitimi ne yönüyle yetersizdir ki, KPSS, mülakat ve öğretmen akademisi ile desteklenmeyi planlıyorsunuz?

Kesinlikle, dört yıllık lisans eğitimi bir öğretmen adayının gelişimi için yeterlidir. Gerisi sadece oyalama, yanlış uygulamalar ve plansızlığın bir sonucudur.

Eğer öğretmenler için sürekli gelişim eğitimleri düzenlemeyi amaçlıyorsanız, onları kariyerleri boyunca lisansüstü programlar ile eğitmelisiniz. Ancak öncelikle, öğretmenlerin çalışmaya başlaması, maaşlarını alması, kendi ayakları üzerinde durması ve umutlarının yeşermesi gerekmektedir.

Söyleşimizin başında bahsettiğiniz “Öğretmen Dostu Okul Projesi” nedir?

Öğretmeni sadece ders anlatan biri olarak değil, öğrenme ortamının mimarı ve okul ikliminin yapı taşı olarak görmeliyiz. Bu anlayışla kurgulanan “Öğretmen Dostu Okul” Projesi, öğretmenlerin insani ve mesleki gelişimini destekleyen, onu merkez alan bir proje olarak tasarlanmıştır. Bu proje sayesinde tüm okul paydaşları kaliteyi artıracak, sistem kendisini onaracak ve yüceltecektir.

Projenin ana çıkış noktası, eğitim sisteminin temel taşları olan öğretmenlerdir.

“Öğretmen mutlu ise eğitimin iç ve dış paydaşları da mutludur!” ifadesi, projeyi özetleyen en iyi cümledir. Öğretmen mutlu olmalıdır ki eğitim sistemi başarılı olsun!

Projeden biraz daha konuşabilir misiniz?

Bu henüz gerçekleştirilen bir çalışma değil; mevcut aşamada bir teoriden ibaret. Ancak hayata geçtiğinde, eğitimin temel taşı olan öğretmenler ve diğer paydaşlar, olumlu çıkarımlardan faydalanabilecek. Buradan, eğitim alanındaki meslek örgütlerine bu projeyi uygulamak için iş birliği çağrısında bulunmak istiyorum.

Öğretmen Dostu Okul Projesi, öğretmenlerin okul ortamlarında ihtiyaçlarının karşılanması oranında okullara verilen puanlardan meydana gelir. Farklı kriterlerdeki puanlar, hem öğretmenler hem veliler hem de eğitim gönüllüleri aracılığıyla değerlendirilerek toplam bir puan oluşturulacaktır. Sistem, öncelikle özel okullarda pilot olarak uygulanacak, başarılı olursa devlet okullarına da yaygınlaştırılacaktır.

Peki, bu kriterler nasıl belirlenecek? Neler olacak?

Son derece basit. Ülkemizde ve dünyada başarılı girişimler, belirli aralıklarla “Çalışan Memnuniyeti Araştırmaları” gerçekleştirir. Bu araştırmalar genellikle yılda bir kez, bazen de problem alanının önemine göre altı ay, üç ay gibi dönemlerde tekrarlanır.

Buradaki temel argüman, kurum çalışanlarının, kurumdaki olanaklardan memnun olup olmadıklarıdır.

Öğretmenlere uygulanacak memnuniyet araştırmamızı evrensel kriterler vasıtasıyla kurumlara uygulayacağız.

Fiziksel Ortamların Yetersizliği

Pek çok öğretmen hala havasız öğretmen odalarında, kalabalık sınıflarda ve teknolojiden uzak dersliklerde çalışmak zorunda. Öğretmenlerin kişisel eşyalarını yerleştirebilecekleri bir dolap dahi olmayan okullar bulunmaktadır. Tuvaletler, kantinler, öğretmenlerin ders aralarında dinlenebileceği alanlar da çoğu yerde ihmal edilmiştir.

Kişisel ve Mesleki Gelişim Alanlarının Yetersizliği

Öğretmenler yenilikleri takip etmek, yeni beceriler edinmek ve akademik ile kişisel anlamda gelişmek istemektedir. Yurt içi ve yurt dışı mesleki eğitimler, okul içi ve dışı öğrenme ortamları gereklidir. Çünkü öğrenme asla bitmez, yaşam boyu devam eder, bu süreçte kurum sağlanmalıdır.

Kütüphane, okuma odası, sessiz çalışma alanları ve yaratıcı fikir atölyeleri gibi yapılar neredeyse hiç düşünülmemiş. Ayrıca birçok öğretmen, hizmet içi eğitimlerin kalitesizliğinden ve zorunlu katılımlarının yarattığı motivasyon kaybından şikayet eder.

Özlük Hakları ve İtibar Sorunları

Ek derslerin adaletsiz dağılımı, sınav görevlerinin düşük ücretlendirilmesi, kariyer basamaklarındaki belirsizlikler ve sürekli değişen uygulamalar öğretmenin ekonomik ve psikolojik olarak yıpranmasına yol açıyor. Aynı zamanda, toplumda öğretmene yönelik değer azalması, mesleğin itibarına zarar veriyor.

Okulun Sosyal Bir Toplum Olarak Kurulamaması

Okullar sadece bilgi aktarım olan yerler değildir; aynı zamanda hayat alanlarıdır. Ancak öğretmenler çoğu zaman sosyal destekten mahrum, yalnız ve izolasyona maruz kalıyor. Zayıf kurumsal aidiyetin olduğu ortamlarda öğretmenler, sadece görevlerini yerine getiren bireyler konumuna düşmektedir. Oysa okul, bir eğitim ailesi gibi yapılandırılmalı; öğretmenlerin okulda kendilerini “ait” hissetmelerini sağlayacak bir ortam oluşturulmalıdır.

Müdahale Kültürü: Bürokrasi ve Müdahaleci Yapılar

Bazı vakıf, dernek veya yerel yapıların eğitim içeriklerine müdahale etmesi, öğretmenlerin mesleklerini özgürce icra etmelerini zorlaştırmaktadır. Bu durum, pedagojik değil, politik önceliklerin öne çıktığı bir eğitim ortamı yaratmaktadır.

“Öğretmen Dostu Okul” Modeli: Çözüm ve Yol Haritası

Eğitimde kalıcı bir dönüşüm istiyorsak, bu yol öğretmenlerin mutluluğundan geçmektedir. “Öğretmen Dostu Okul” Projesi tam bu anlayışla şekillendirilmelidir.

Sonuç: Öğretmeni Güçlendirerek Geleceği İnşa Etmek

Unutmayalım ki eğitimin kalitesi, sınıfa giren öğretmenin iç dünyasıyla başlar. Umutsuz bir öğretmenin umut aşılaması, yorgun bir öğretmenin ilham vermesi beklenemez. Bu nedenle öğretmeni sadece görevli değil, özne olarak görmeliyiz.

Proje; öğretmenin mutlu, üretken, gelişen ve değer gören bir birey olduğu bir eğitim ekosisteminin mümkün olduğunu göstermektedir. Fiziksel ortamdan mesleki haklara, kişisel gelişimden sosyal dayanışmaya kadar uzanan bu yaklaşım, sadece öğretmeni değil tüm okulu dönüştürecektir.

Çünkü biliyoruz ki: Mutlu öğretmen, mutlu öğrenci demektir.

Uzman mesleki gönüller, öğretmenler ve öğrencilerin belirlenen kriterlerde okul puanlaması yapması, eğitim yöneticilerini öğrenci ve öğretmen tercihleri açısından baskı altına alacaktır.

Oluşturulacak dijital bir portal sayesinde öğrenciler, veliler ve öğretmenler okul puanlarını görerek tercih yapabilecektir.

Sistemin pedagojik çıktıları henüz değerlendirilmese de teorik olarak önemli fayda sağlayacağı öngörülmektedir.

Umarız eğitim sistemimiz 21. Yüzyılda hak ettiği atılımı sergileyebilir ve öğretmenlerimiz her gün savrulmadan güvenli bir ortamda çalışabilirler.

Her şey, çocuklarımızın mutluluğu ve dolayısıyla geleceğimizin daha güvenilir ve müreffeh olması içindir.

Bir ülkeyi yıkmak istiyorsanız, eğitim sistemini bozmanız yeterlidir. Bugün, eğitim sistemimiz bozulmuş, yerle bir olmuştur.

Eğitim sistemini bizler, akılcı eğitimciler olarak tekrar ayağa kaldırmalıyız; bu günler çok yakın. Umudumuzu ve mücadelemizi asla bırakmayarak bu günlere odaklanmak büyük önem taşımaktadır.

Sözlerimi Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.” sözüyle bitirmek istiyorum.

Sevgili hocam, değerli bilgileriniz için teşekkür ederim. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

reklam

YORUM YAP